24 Eylül 2017 Pazar

''DIŞ GÖRÜNÜŞ''

Her sabah olduğu gibi alarmın sesiyle uyandım. Ellerimi yatakta gelişigüzel gezdirip telefonu buldum ve kulaklarımı tırmalayan alarmı kapattım. Gün ışığı odama vurmaya başlamıştı, perde yavaş yavaş havalanıp sönüyordu.  Yavaşça doğruldum yattığım yerden, hava buz gibiydi. Hırkama uzandım ve giydim. Yüzümü yıkadım, çay suyu koydum, televizyonun düğmesine dokundum... Her sabah yaptığım gibi. Canım bir şeyler yemek istemiyordu yine. Son zamanlarda bu böyleydi aslında. Kendimi fazlasıyla çirkin ve kilolu hissetmeye başlamıştım. Her gün aynada yüzüme, vücuduma bakarken içimden bir şeyler kopuyordu. Hani biri tarafından sevilirseniz, mutlu olursanız kendinizi güzel hissediyorsunuz ya her şeye rağmen işte o biri o kadar güzel kişileri beğeniyor ki siz gördükçe kendinizi daha da çirkin hissediyorsunuz. Hayatınızda sizi güzel ve özel hissettiren biri varsa şanslısınız yani, o zaman iştahınızı kapatacak bir şey olmuyor. Neyse çayımı aldım, koltuğa geçtim. Yine sosyal medya mecraları aynıydı. Aynı yüzler, aynı pozlar, aynı tipler. O kadar kalıplaşmış ki. Bence herkesten farklı olmak sizi kötü ya da çirkin yapmıyor. Farkınızı fark eden biri varsa hele çok şanslısınız. Her ne olursa olsun sizi seven, her gün sevgisi artarak devam eden, sizin dışınızda kimseyi umursamayan biri. Tek bir kişi. Hayatınızı güzelleştirebilir de yıkabilir de seçim onun.
İnsan her gün aynada kendine bakıp bazı cevaplar aramaktansa, güzel sözler duymayı istiyor önem verdiği kişiden. Ego değil bu. İster motivasyon diyin ister başka bir şey, sevildiğini bilmekten çok hissetmek o kadar güzel bir duygu ki. Kan bağınızın olmadığı biri tarafından seviliyorsunuz. Değerli hissediyorsunuz.
Ben ise biraz olsun yiyeyim diye ayarladığım ufak bir kase mısır gevreğine bakıyorum. 2 kaşık almışım, midem bulanıyor. En son dün aksam 5 gibi bir şeyler yemiştim diye düşünüyorum fakat 3. kaşığı almak çok zor geliyor. Ekranda  beğenilen fotoğraflar... Bi kendime bakıyorum bi onlara. Kaseyi elime alıp çöpe döküyorum. Çayımdan bir yudum daha alıp tekrar koltuğa kuruluyorum.
Acaba hangi kalıba uyuyorum diye düşünüyorum. Madem kalıplaşmış seviliyor artık. Acaba bu mağazanın hangi reyonundayım? Hangi reyonda, kaçıncı sırada, ne şekilde? Ama durun paketim biraz şekilli, renkli ve güzelse eminim biri beğenip alacaktır. Yoksa ben paketi pek hoş olmayıp içeriği sağlıklı olanlardan mıyım? Peki kim gelip beni dışarıdan görüp beğenmedikten sonra alıp içeriğe bakar ki. Durum bu şu an başka bir şey değil. Kitapları bile kapağına göre değerlendiriyoruz. Kapağını beğendiğimiz kitapları okuyoruz, paketini beğendiğimiz yiyecekleri alıyoruz, sırf çok şık diye ayağımızı yara bere içinde bırakan ayakkabılara yöneliyoruz. Neden? Çünkü güzel değil mi? Bakın bu güzellik benim. Bakın, görün, benim diyebilmek için aslında bomboş olan şeylere yönelmek niye. Ben kitabın da az bilinenini, şarkının da az dinlenmişini severim. Özeldir onlar. Öyle dışarıdan bakıldığında pek bir şey anlamazsınız. Okudukça, dinledikçe değerlenirler.
Nasıl göründüğün değil de nasıl düşündüğün önemli.


------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

When I see your face
There's not a thing that I would change
Cause you're amazing
Just the way you are
And when you smile,
The whole world stopsstares for a while
Cause girl you're amazing
Just the way you are


https://www.youtube.com/watch?v=LjhCEhWiKXk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

'ELALEM NE DER?'

Eminim sizin de annenizin, babanızın, akrabalarınızın sizin çok heveslendiğiniz bir şey için, sizi engellediği zamanlar olmuştur. Çünkü '...